Back to Insights

Köleliği Yeniden Tanımlamak: Modern Zincirlere Karşı Mücadele

24.04.2023

Kölelikle mücadele amacıyla atılan adımlar 1926 tarihli Milletler Cemiyeti Kölelik Sözleşmesi ve 1932 tarihli Zorla Çalışmaya İlişkin ILO Sözleşmesi ile hız kazanmıştır. Konunun en kapsamlı şekilde ele alındığı ve 1949 yılında kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ile kölelik ve köle ticareti kesin olarak yasaklanmış, 1950 yılında kabul edilen Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve 1976 yılında yürürlüğe giren Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme ile de kölelik ve köle ticareti yasağının yanına zorla çalıştırılma yasağı da eklenmiştir.[1]

Küresel üretim ve tedarik zincirlerinin genişlemesi ile insanlığın varoluşundan beri mücadele edilen “kölelik” kavramı modern bir hal alarak etkinliğini sürdürmektedir. Uluslararası Çalışma Örgütü ("ILO") tarafından yayımlanan rapor[2], dünya genelinde 50 milyon kişinin modern kölelik kurbanı olduğu ortaya koyuyor. Modern kölelikle mücadele için birçok ülke hukuki düzenlemeler yaparken, her geçen gün hacmini artıran küresel şirketlerin ise bu durumla mücadele kapsamında çeşitli aksiyonlar alması, şirket içinde insan hakları uyum programını adapte etmesi ve taahhütlerinin yer aldığı bir beyanname yayımlaması büyük önem teşkil ediyor.

Yazılı tarihten daha eskiye dayanan kölelik, her ne kadar mücadele edilmeye çalışılsa da günümüzde farklı görünümlerle varlığını sürdürmektedir. Bahsi geçen ILO raporunda modern kölelik kavramı iki ana başlık altında incelenmektedir: zorla çalıştırma ve zorla evlendirme. Her iki başlık altında da kişinin tehdit, şiddet, zorlama, aldatma veya gücün kötüye kullanılması nedeniyle reddedemeyeceği veya terk edemeyeceği bir sömürü durumu içinde olduğu ifade ediliyor. Rapora göre, zorla çalıştırmanın özel sektördeki payı %86 iken devlet kaynaklı zorla çalıştırma %14 olarak karşımıza çıkmaktadır. Yetişkinlerin en çok zorla çalıştırıldığı özel sektör alanları ise hizmet, üretim, inşaat, tarım ve ev işleri. Ticari cinsel sömürü dışındaki sektörlerde zorla çalıştırma, tüm zorla çalıştırmanın %63’ünü oluşturmaktadır. Ticari cinsel sömürü ise tüm zorla çalıştırmanın %23’ünü oluşturuyor. Zorla çalıştırılan kişilerin 3,3 milyonu çocuk ve bu çocukların yarıdan fazlası ticari cinsel sömürüde kullanılmakta. 2021 yılında toplam zorla evlendirme vakası 22 milyon olarak tahmin edilmektedir. Dünyanın her yerinde zorla evlendirmeye rastlanmaktadır, nüfusa oranla zorla evlendirmenin en çok olduğu ülkeler ise Arap ülkeleridir. Genellikle ebeveynlerin etkili olduğu zorla evlendirmelerde kişiler, evlilikleri boyunca duygusal tehditlere, sözel ve fiziksel istismara maruz kalmaktadır. Modern kölelik ile en çok küresel üretim ve tedarik zincirlerinde, çocuk ve kadınların güvencesiz şartlar altında yaşadığı yerlerde ve kayıt dışı çalıştırılan göçmenlerde karşılaşılmaktadır.

Birleşik Krallık Modern Kölelik Yasası

Hem birçok ülke hem de küreselleşmiş birçok şirket her geçen gün artan modern kölelik ivmesi karşısında etik bir duruş sergilemek adına sorumluluk almaktadır. Bu tutumu desteklemek için 2015 yılında Birleşik Krallık tarafından Modern Kölelik Yasası ("Yasa") düzenlendi. Yasa, ticari faaliyetlerde meydana gelebilecek insan hakları ihlallerini önlemek amacıyla yürürlüğe giren ilk mevzuat olması nedeniyle büyük önem taşımaktadır. Yasa’ya göre şirketler modern kölelik riskleri ile mücadele için şeffaf olmalı ve çalışma standartlarını yükseltmek adına da rekabeti artırmalıdır.

Yasa, şirketlerden modern kölelik konusunda aldıkları sorumluluğun tespiti için durum tespit süreçlerini, şirket politikalarını, gerekli şartları sağlamadaki etkinliklerini ve bu alanda farkındalık uyandırmak için yaptığı eğitim raporlarını beyan etmelerini istemektedir. Şirketlerin sunması gereken bu beyanlar, varsa şirketin internet sitesinde yayımlanmalı, yönetim kurulu tarafından onaylanmış olmalı ve yetkili bir direktör tarafından imzalanmış olmalıdır.

Kapsam dahilinde olan her beş şirketten ikisinin kanuni yükümlülüklere uymadığı, buna karşın hükümetin kanuni yükümlülüğe uymayan bu şirketlere karşı sahip olduğu yetkileri hiç kullanmadığı görülüyor. Bu anlamda Modern Kölelik Yasası, bağlayıcılığı sağlayacak gerekli yaptırımları düzenleme konusunda yetersiz kaldığı için ne yazık ki başarılı olamamıştır. Uygulamadaki bu başarısızlıklar ele alınarak, yasadaki eksikliklerin giderilmesi amacıyla işletmenin tedarik zinciri tarafından bu tedarik zincirindeki insan hakları durum tespiti yapılmalı, kölelik ve insan ticareti konularında yürütülen politikalar ve bu konuda personellerine vermeleri gereken eğitim konuları yasa kapsamına alınmalıdır.[3]

15 Haziran 2021’de Yeni Modern Kölelik Yasası Değişiklikleri[4] yayımlandı. Buna göre şirketlerin kendi faaliyet alanları ile ilgili bildirim yapmasının şart olduğu konular belirlenecek ve raporlanacak. Bu raporlar çalıştırılan toplam işçi sayısı, işçilerin din, dil, ırk ve cinsiyet bakımından dağılımı, çalışma saatleri ve hak edilen ücret konularını içermelidir. Aynı zamanda yönetim kurulunun raporlara onay verirken, onay tarihini belirterek imzalaması gerekecek.

Bununla birlikte kamu kurumlarına insan köleliği konusunda bildiri yayımlama zorunluluğu getirilmiş ve kanunun şeffaflık hükümleri kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirmeyen söz konusu ticari kuruluşlar için mali cezalar öngörülmüştür.

Hükümetlerin, mevcut düzenlemelerin kapsamını genişletmenin yanında modern kölelik ile mücadele için uygulayabileceği politikalardan biri de ithalat yasağıdır. Zorla çalıştırma ve çocuk işçilik kavramları da dahil olmak üzere, üretiminde insan ve işçi hakları ihlali görülen ürünlerde ithalat yasakları uygulanması bu yasak kapsamındadır.

Türkiye’de Modern Kölelik

Türkiye Anayasası'nın 18. maddesi, kişilerin zorla çalıştırılmasını ve angaryayı yasaklamaktadır. Bu madde, bireylerin özgür iradelerine aykırı olarak zor kullanarak çalıştırılmasını ve bireylerin hiçbir karşılık almadan veya yetersiz karşılıkla, istemeden yapılan hizmetleri ifade eden angarya kavramını önlemeyi amaçlar. Anayasa'nın bu hükmü, temel insan haklarına ve insan onuruna saygı ilkesine dayanır ve Türkiye'de yaşayan herkes için geçerlidir.

Türkiye'de çalışma şartları ve bunlara ilişkin hak ve sorumluluklar İş Kanunu ile düzenlenmektedir. İnsan hakları açısından değerlendirildiğinde, Türkiye'deki koşulların dünya standartlarına uyumlu hale getirilmesi gerekir. Birleşik Krallık örneğinde olduğu gibi, özel ve kamu kurumlarına yeni düzenlemelerle yükümlülük getirilmesi, modern kölelikle mücadelede etkin bir politika izlenmesine katkı sağlayacaktır.

Türkiye, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi'ne taraf olup ILO Sözleşmeleri ile çocuk işçiliğinin önlenmesine yönelik taahhütlerde bulunarak, çocuk işçilikle mücadeleye önem vermektedir. 4857 sayılı İş Kanunu'nun 71. maddesi ile 15 yaşını doldurmamış çocukların çalıştırılması yasaklanmıştır. Aynı kanunun 72. maddesinde ise 18 yaşından küçük erkeklerin ve her yaştan kadınların yer ve su altındaki ağır işlerde çalışmasını, 73. maddesinde ise 18 yaşını doldurmamış çocuk ve genç işçilerin gece çalıştırılmasını yasaklamaktadır. TÜİK’in Çocuk İşgücü Anketi’ne[5] göre Türkiye’de 5-17 yaş arasında yedi yüz yirmi bin çocuk çalışmaktadır. Bu durum, dünya genelinde olduğu gibi ülkemizde de çocukların insan haklarından mahrum bırakılarak ve yasal olmayan şekillerde çalıştırıldığını göstermektedir.

İlgili kanun kapsamında çocukların çalıştırılması için Milli Eğitim Bakanlığı'ndan izin alınması ve belirli kriterlerin yerine getirilmesi şart koşulmuştur. Bu kriterler arasında, çalışacak çocukların okul çağında olmamaları, sağlık durumlarının çalışmaya uygun olması ve ailelerinin onayının bulunması gibi unsurlar bulunmaktadır.

Ancak, bu yasakların ihlaline dair öngörülen cezalar yeterli yaptırım gücüne sahip değildir. İhlaller için idari para cezasının artırılması ve ihlalin büyüklüğüne göre hapis cezalarının gündeme getirilmesi alınabilecek önlemler arasındadır. Bu şekilde, Türkiye'deki çocuk işçilikle mücadele politikaları daha etkili hale getirilebilir ve çocukların temel insan haklarına uygun bir şekilde korunmaları sağlanabilir.

Modern kölelik kavramının iş hayatındaki en büyük yansımalarından olan aşırı çalışma saatleri, insan hakları konusunda çeşitli sorunlar doğurmaktadır. Ekonomik Kalkınma ve İş Birliği Örgütü (“OECD”) tarafından haftalık çalışma saatleri konusunda yapılan araştırmada ortaya çıkan verilere göre OECD ortalamasının haftalık 37 saat olduğu tespit edilmiştir. Değerlendirilen 34 ülke arasından en yüksek oran 47,6 ile Kolombiya’ya ait. Türkiye ise haftalık ortalama 45,6 saat ile ikinci sırada yer alıyor. Hollanda haftalık 29,5 saat ile son sırada yer alırken Birleşik Krallık’ta bu oran 36,3. [6]

Türkiye'deki modern kölelik ve insan hakları ihlalleriyle mücadelede, devlet ve özel sektörün iş birliği içinde olması gerekir. Bu kapsamda, şirketlerin sosyal sorumluluk projelerine ve çalışanların haklarını koruyan düzenlemelere öncelik vermesi gerekmektedir. Yapılan düzenlemeler ve denetimler, hem çalışanların insan haklarına saygılı bir ortamda çalışmasını sağlar, hem de aynı pazarda faaliyet gösteren diğer şirketlere örnek teşkil eder.

Yeni düzenlemelerin ve yasaların etkili bir şekilde uygulanabilmesi için devlet otoritelerinin denetim mekanizmalarını güçlendirmesi ve şirketlere yönelik eğitim programları düzenlemesi önemlidir. Bu sayede, modern kölelikle mücadele ve insan haklarının korunması konusunda daha bilinçli ve duyarlı bir iş dünyası ortaya çıkarılabilir. Böylece, Türkiye'nin çalışma standartlarının uluslararası düzeyde kabul görmesi ve ülkemizin dünya genelinde daha yaşanabilir ve adil bir iş ortamına kavuşması hedefine ulaşılabilir.

Modern Kölelikle Mücadelede Uyum Programları

Şirketlerin modern kölelikle mücadelede etkin bir rol üstlenebilmesi için uyum programlarını benimsemeleri ve uygulamaları kilit bir nokta olacaktır. Bu süreçte, üst ve orta yönetimin taahhüdü ve liderliği, şirketin insan haklarına duyarlılık ve etik değerler konusundaki başarısı açısından kritik öneme sahiptir. Uyum programları, şirketlerin iş süreçlerinde insan haklarına duyarlılığı ve etik değerleri ön planda tutarak hem mevzuata uyumu sağlamalarına hem de çalışanların haklarının korunmasına katkıda bulunur. Bu kapsamda, şirketlerin uyum programlarından yararlanarak alabilecekleri aksiyonlar şunlardır:

  • İnsan haklarına saygılı bir şirket politikası oluşturmak: Üst ve orta yönetimin desteği ve taahhüdü ile şirketler, yönetim ve çalışanların insan haklarına saygılı bir ortamda faaliyet gösterecekleri ve modern kölelikle mücadelede etkin bir rol üstlenecekleri bir şirket politikası oluşturmalıdır.
  • Eğitim ve farkındalık programları düzenlemek: Şirketler, yönetici ve çalışanlarının insan hakları ve modern kölelikle mücadele konularında bilgi ve farkındalığını artırmak için düzenli eğitimler ve seminerler düzenlemelidir. Üst ve orta yönetimin bu eğitimlere katılımı ve desteği, şirketin başarılı bir uyum programı yürütmesi için önemlidir.
  • İç denetim ve raporlama mekanizmaları oluşturmak: Şirketler, çalışma koşullarını sürekli iyileştirmek ve potansiyel riskleri önceden tespit etmek için iç denetim ve raporlama mekanizmalarını oluşturmalı ve bu kapsamda bağımsız denetimler gerçekleştirmelidir. Üst ve orta yönetimin iç denetim süreçlerine dahil olması ve raporlamalarda yer alması, süreçlerin sağlıklı işlemesini ve sorunların etkin bir şekilde ele alınmasını sağlar.
  • Tedarik zincirinde etik değerlere uyum sağlamak: Şirketler, tedarikçi ve iş ortaklarının da insan haklarına saygılı bir şekilde faaliyet göstermelerini sağlamak için tedarik zincirinde etik değerlere ve mevzuata uyum sağlamalıdır. Üst ve orta yönetimin bu süreçte tedarikçi ve iş ortaklarıyla yapılan iş birliklerini yakından takip etmesi ve değerlendirmesi, etik değerlere uyumun sağlanması açısından sürekliliği garantileyen en büyük unsurdur.
  • Şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkesini benimsemek: Şirketler, faaliyetlerinde şeffaflığı ve hesap verebilirliği ön planda tutarak, modern kölelikle mücadelede etkin bir duruş sergilemelidir. Bu bağlamda, üst ve orta yönetimin insan haklarına saygılı politikaları ve uygulamaları raporlaması, paydaşlarla paylaşılması ve sürekli olarak güncellenmesi gereklidir.

Üst ve orta yönetimin taahhüdü ve liderliği sayesinde, modern kölelikle mücadelede uyum programlarını kullanarak etkin politikalar ve uygulamalar benimseyen şirketler, sürdürülebilirlik, ESG ve itibar açısından kritik avantajlar elde ederler. Bu durum, şirketin maddi getirilerini ve rekabet gücünü artırırken, çalışan memnuniyeti ve bağlılığıyla birlikte sektör liderliğini de destekler. Yönetimin bu konudaki öncülüğü, şirketlerin gelecekteki başarılarında önemli bir rol oynar ve insan haklarına saygılı, sürdürülebilir ve etik değerlere uygun bir iş dünyasının oluşmasına katkıda bulunur.

Sonuç

Tarih boyunca yapılan çeşitli düzenlemelere rağmen, "kölelik" modernleşerek ve farklı kitleleri etkileyen çeşitli biçimlerde varlığını sürdürmektedir. Kadınlar ve çocuklar, modern köleliğin en büyük mağdurları arasındadır. 20. yüzyılın başından beri devletler, kanunlar ve yönetmeliklerle kölelikle mücadele etmeye çalışmaktadır. Ancak, bu mücadele yasaların kapsamının dar olması ve yaptırımların etkin bir şekilde uygulanmaması nedeniyle başarıya ulaşamamıştır. Modern kölelikle mücadele, çalışma şartlarının iyileştirilmesi, çocuk işçiliğin engellenmesi, kadınların erkeklerle eşit muamele görmesi ve göçmen haklarının gözetilmesiyle mümkün olabilir.

Küreselleşen dünyada, şirketler kamu düzeni üzerinde etkili olmakta ve bu durum modern kölelikle mücadelede de kendini göstermektedir. Dolayısıyla, kölelik kavramının ortadan kaldırılması için devletlerin ve şirketlerin iş birliği içerisinde hareket etmesi gerekmektedir. Üst ve orta yönetimin taahhüdü ve liderliğiyle, uyum programlarını benimseyen ve etkin politikalar uygulayan şirketler, sürdürülebilirlik, ESG ve itibar açısından önemli avantajlar elde edebilir. Bu durum, insan haklarına saygılı ve etik değerlere uygun bir iş dünyasının oluşmasına katkı sağlayarak, modern kölelikle mücadeleye destek olacaktır.


[1] https://www.sekeris.org.tr/dergi/multimedia/dergi/27_modern_kolelik_ve_modern_koleligin_gorunumleri.pdf

[2] https://www.ilo.org/wcmsp5/groups/public/---ed_norm/---ipec/documents/publication/wcms_854733.pdf

[3] https://bills.parliament.uk/bills/2892

[4] https://www.legislation.gov.uk/ukpga/2015/30/contents/enacted

[5] https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Child-Labour-Force-Survey-2019-33807

[6] https://tr.euronews.com/2022/05/26/oecd-turkiye-haftada-60-saatten-fazla-cal-san-kisi-oran-en-fazla-olan-ulke